top of page
DSCF8581.jpg
DÜŞLER
CAN DEVRİM UYSAL
@can devrim uysal 
ağustos 2019

 

kesinlikle sensin,

bölünmüş bir siyahın

duvarlarına yaslanıp,

keşke 

ölmek için iyi bir gün olsa diyen.

yollar ışıklar  bizimle geliyor mu

toplanıp karanlık bir holde

konuşmaya.

neden çıkmıyoruz hemen

bıyıklarından duman damlayan

kahverengi-siyah lı adamın

bitmek bilmeyen

dizelerini atonal sevmeye.

bizim için köprüyü kapattılar

istavritler dizili kenarlarında

yeni camiden kuşlar,

galatadan sanat seviciler,

hasnun galip den içiciler,

maksemden sular,

uzun ince bir tramvay

beklemekten sıkılmış taksiciler

 

ölmek için iyi bir gün.

SIĞ

 

zamanın boşluklarında yuva yapan

zihnimin bana anlattığı 

küçük bir haylazın erişemeden

kaybolan raflara konulmuş

masallarını düşünerek uyuduğu

ve taş mekteplerin 

taş kalpli müdürlerinden uzak

kırılmış incir ağaçlarına bakan

köşesinde

herzaman hazır duran asker çocuklarının 

lojman griliğinden olsa gerek

hazırolda soyulmuş bir elma gibi

parlayan yanaklarına toz kondurmayan

dizaltı annelerinin

eski moda dergilerinden

başka sahip olunamamışlığıdır.

...

 

hep bekledim,

günlerin gelişindeki sessizliği 

durakların boşkenki mahçupluğunu

evlerin boyanmadan önceki halini

ölümden sonraki sıcaklığı

hep bekledim.

unutulmuş yol gibiyim

bekledim bir yanlışlık yolculuğunu

yıllar geçti, günler ve dahi saatler

şimdi bir an geliyor

beni almaya

koluma girip

şiirin güzel aklına.

ATİKALİ

 

yeniden yaz 

uzak şehirde 

bahçesinde ilkokul olan çocuğa

kısmet koyacağım adını bir çiçeğim olursa

bu bahtı kara semtte

mümkünse kaldırımlarında düşmeden

taşınmış yoksulluklar

kurulan pazarında

GÜL PAVYON

 

karşılıklı bakıştık

seni buluyorum kendimde

orada bir yerdesin

gitmeni bekliyorum gitmiyorsun

masaların örtüleri serilmemiş

çirkin iskeletleriyle,

akşamdan kalma düğün 

ya da bir pornografi

seni buluyorum

neyce konuşursam konuşayım

gitmiyorsun

...

kaybolan rengini arıyorum

gün bitene dek,

duvara  tutunamayan

incirin eylüle girdiği,

gölgesine sakındığı sokağın

yavaşlığın suların

tutulan yosunların,

acının geçerken çıkardığı

sesin

ölürken değişken 

sevişirken gürleşen

en gelmeyenlerinden semtin ,

yeni başlamışım düşmeye

uzak  yakınlığına

Yakın uzaklığına.

 

günün ortasından

geçen ben olmak istiyorum,

sende öldün çünkü

sevdiğim şiirler gibi.

I

 

korkular üzerine toplanıyoruz,

avlu dediğim

çevrili insan manzarası

dört mevsimin emzirdiği,

dönüp dolaşıp eksik etmediği

saklı koyunda çakıl taşlarını 

parlatan suya,

ikiden önce sayılmayan üçe

kumtaşından katmanları okunan

ergen bir coğrafyaya.

yalnızlık,

ilkokulda başlar uzun bir yolu

geçerek demir kapılardan.

hep bir masadır etrafında

toplanıp gitmek

korkular üzerine

 

II

 

dokunulmaz kelimeler var,

uzun yolculuk,

sahibini unutan eşya,

kapı var mesela

koluna  uzanamadığın.

söz var,

yanına konulmuş bir bardak su.

nasıl büyüdüm ben katlanarak 

iki defa üç defa. 

bir insandan taşan bir insan

boşlukları dolduran korkular

var.

 

III

 

elimden düşen yanlış,

dönüp bakarsam,

holde bir ölmek üzerelik

 

IV

 

büyümüş gerçekten 

aramızdaki neden

tek başına

 

V

 

var mı 

elinle koymuş gibi

bulduğun bir korku,

cebinde kalmış kırıntı,

üstüne kapanan bir kent

sevdiğin.

BİRLİKLER

Uzun yaz kısa konuş 

*

Sormadan gir hayatıma

*

İhtilal dünyasına dair dağılıyoruz 

 

*

Kapı kapalı değilse açıktır

*

Bir  örtmedin beni bu kadar 

*

Düz duruyordu bıraktığımda 

*

Bırakılmış değildir söylediklerim ormana 

*

Ev yapalım olmayanlara yeniden 

*

Tahtaya dokunan neyse hemen çekildi 

*

Uzak tutuyor beni 

*

Yakin severdi eskiden 

*

Boş duvarı herkes bekler 

*

Camlar açık gitmek isteyene 

*

İki yüz bile az 

*

Bana bak boş zamanlarında 

*

Bana bak boş günlerinde 

*

Bana bak kimse göremez 

*

Aklıma gelen sen değilSin 

*

Yazları toplasan denize ulaşmaz

*

Akşamlar  arasında bu akşam olsun 

*

Sesini yerine bırak 

*

İki yaşlıdan biri diğerine yaşlı der 

*

Kimse kimse değildir ki 

*

Iki zamanlı duruyor saat 

*

Çok geniş açıyla bakarsam olur 

*

Şimdiki zaman şimdide kalır 

*

Istasyon bekliyorum inmek için 

*

Sızıntı varsa bakmak isterim 

*

Duyularım duyuldu 

*

Arasında kalanlar ile güzel 

*

Kentin kente sözü bitmez 

*

Kendi kendine kalmaz 

*

Durak durumdan beklenti dir 

*

Sözlü tarih yazılırsa ne olur 

*

İçinden konuşan kimse ortaya çıksın  

*

Yedi dediğinde hazır değildim 

*

Kimsesiz kalmasın inecek 

*

Durum kendi  etrafında gözüküyor 

*

Birinci olsa sorun değil 

*

Yazdım ama aslında olmamıştı

*

Kırmızı yada değil önemi yok 

*

Bir daha gelme istemeden 

*

İstemeden  oldu değil mi 

*

Yoksa sonra dönerim 

*

Yoksa sonra severim 

*

İkinci ye sevmem 

*

Yeni şiir yazdım basma 

*

Sana bakıyorum ayıp olmazsa 

*

Yeterince düşündüm düşündüğümü 

*

Beni gör gerisini sonra 

*

Tüm zamanlar eve sığmaz 

*

Yatılı okuldan çıkıp durma 

*

Severek zaman geçmez

*

İkidir kaldırımdan yuruyorum 

*

Gölgeler ışık sevmez

*

Iz  düşümü  fena olur 

*

Kapalı hava hiç bir şeye benzemez 

*

Bir Yerden aydınlık geliyor 

*

Isıtılmış çay değil mi bu 

Çağla yeşili

denizi uzak kumsalı

ve ölülerini topladığımız 

yürüyüp giderken,

görmeyecek misin.

sen şarkısın, sol yanısın Gümüşlüğün,

en aksak toplayıcısı 

dikenlerin,

dalgaları seven,

düşerken çıkardıkları sesi.

Bırak

orada olmayan hali

kendine,

eskidir.

bottom of page