GÜNLÜKLER
- 5 -
CAN DEVRİM UYSAL
CAN DEVRİM UYSAL
@can devrim uysal
ağustos 2019
- 2 -
günlükler
- 3 -
ağustos 2019
BEN İYİYİM
elinden düşen bardak
nasıl güzel parçalanıyor
yanlışlıkla yaşlanıyoruz sanki
kozmozda
bir masadayım,
aklıma geçen sözleri
sana gösteriyorum
iki kere bakıyorsun
birincisi geçersiz bir güne
inanmak ister gibi
ikincisi
sanki bakacak yer kalmamış gibi
bir duvar yapalım diyorum
önüne fikirlerimizi koyarız
sözlerin
bazıları içimde doğdu,
yeni bulunmuş bir limanda
sıkıntısını kavanozlara doldurup
masalara koyan garsonun
bahçesinde,
“ben iyiyim”
masalar boş.
duvarları beyaz yapmıyorlar
sakın tutunma,
oraya isimleri asacağız
duvarların gizemi bu
ölmüş insanı
az önce buradaymış gösteren.
- 4 -
- 5 -
...
neden gitmiştin
ne güzel bir hiç vardı burada
yer değiştiren kumulları
seviyorum ben,
ıssızlığın,
kumulların yer değiştirme sesini
neden gitmiştin.
- 6 -
ÖRTÜLER
durdum
sonsuz kadar bir boşluğa,
kış günü yenişehirdeyim biraz
üst üste birikmiş karların arasında.
bende böyle birikiyorum
aklıma seriliyor gördüklerim
bir halıcı dükkanında
ikindiyi bekliyorum.
günün ortası, kentin ortası ve
ülkenin ortası.
ortasındayım tam düşündüklerimin
bir daha dönüp bakarsan
orada olacağım
yalnızlık dediğin gibi,
uyurken
üstüne örtülen bir örtü
kalmakla gitmek arasında
yavaşça örtülen bir örtü
kalıyorsun
- 7 -
...
her sabah
bir kapı açılır yenişehirde
gün içeri girer,
yavaşça yürürüm ona.
yeni yıkanmış evin önünden
akort edilen sokağa.
kimse duymaz
adımlarımın nasıl yaklaştığını
boş anlamsız diğer güne
uzak arkadaşlara bakalım bugün,
üzümün kırılmasını duyduğum
yerlerde.
birilerini beklerken
adını yazmazsam olmaz eylül
camda biriken buğulara
sızıntın benim içinken.
bir kapı açılır,
paslı salıncaktan
bahçedeki ilkokula.
küçük evler büyüklere yaslanır
birlikte çoğaltırlar yalnızlığı
nasıl yerleşir belleğime
nasıl yayılır bir hastalık gibi
ranzalar ranzalar ranzalar
adım okununca ayağa kalkarım
bir kapı açılır
annem gelip alır beni
yenişehirde kurulmuş bir masaya bırakır
- 8 -
- 9 -
...
burada ölmek istemiyorum
dışarı çıkalım.
DERİN UZAK
uzak dursun
gri ve yeşil çocukluğundan,
deniz ve kara kenarlarında
tüm sabaha karşı
puslu ve yalnız yolları
yedi yaşında öğrenen
çocukluğundan.
- 10 -
ORTAÇAĞ
ortaçağındayız,
orta ölçekli kentin
sokaklar ekleniyor uç uca
bir bir tarla kuşlarını kovalıyor,
sazlıkları
teknelerin bağlanmışlıklarını
yutarak .
renk, koku, tad körü
iskeletler bırakıyorsun avuçlarıma
ne dedikleri duyulmuyor
nasıl sevdikleri
duymak istemiyorum,
katmanlarına eklenen şehrin
yeni bir şehri artık.
- 11 -
...
I
koza kokusu,
bursa aralığından giriyor sabaha,
çocukluğuna gidip
onbirinden gün alıyoruz.
yüzünün coğrafyasında,
günün batışını seyrediyoruz,
tophaneden yuvarlanan
zamanı.
iki otobüs geçiyor
iki insan görüyoruz
- 12 -
...
sular çekilmiş olmalı
ayrılıyoruz kıvrılmış bir kedi ile
birlikte yaşayabiliriz
yengeçlerin zarif dansları
zeusun ölüler dolu kıyısında
dizlerimize kadar bekliyoruz
ay denizi itiyor.
uzun ışıklı bir kumsal düşün
ucunda toplanıp
dizilmiş cümleler adına bekleyen
yazın ve yazının
şimdi yada sonra öleceğiz demek
sen kimliği belirsiz giren düşlere
bekliyoruz.
- 13 -
...
birbirimize bakmadığımızda
görünmeden geçiyorsun aklımdan,
gidip öldürüyorsun
sevdiğim
ne kadar akşamüstü varsa,
yalnız dönüyorum eve
ne zaman bulamıyorum yolu
- 14 -
can sıkıntısı ile deniz
birlikte kalıyoruz çok zamandır
birbirimizi görmeden,
gelen gidenimizde yok
dört duvar - bazen beş -
dört kapı
biraz cam.
reçel kavanozları yapışkan
çini yer karoları
mavisi çok güzel
bazen bir gemiye benziyor bakınca
kahve lekeleri ağlara.
şurası son gördüğüm oda
altı üstü duvar
sıcak sarı bir lamba
elimden düşmüş bir aşk,
süpürmemişim henüz
dışardan kavgalar geliyor
sonra sevişiyorlar.
çok zamandır kalıyoruz
kimse çıkarıp bakmıyor bize,
yenicaminin avlusunda
bir cuma çıkışı huzuru.
saat odayı gösteriyor
oda yalnızlığı,
birbirimizi görmeden
kahvaltı yapıyoruz
reçel kavanozları malum
- 15 -
...
incirin altına bak
yavaşça bırakılmış güneş
toprağa.
üç katlı yer yüzünden
ısınıyoruz,
gelincik toplamaktan gelen
bakışından belki de.
yok satan çizgi romanlar,
teşvikiyede bir yokuş,
altından dereye uzanıyor ayaklarımız.
öğleden sonra geliyor,
keyfimizi bozuyor
dağılıyoruz
üzgünüz
kırılmışız
- 16 -
- 17 -